KASTAMONU KALESİ
Kentin adının, Bizans hanedanlarından Komnenoslar tarafından burada yaptırılan bir kaleden geldiği ileri sürülmektedir. Latince Komnenos Kalesi anlamında Kastra Komneni olarak adladırılan yerleşme, Bizans dönemi sonlarında Kastamonia ve Kastamon, Candaroğulları döneminde de Kastamoniya adıyla anılmış, bu ad daha sonra Kastamonu’ya dönüşmüştür.
Yapılan kazılarda Kastamonu yöresinde günümüzden 100 bin yıl öncesinde kullanıldığı anlaşılan araçlara rastlanmıştır. Eski bir yerleşim alanı olduğu bilinen Kastamonu yöresi, MÖ 18. yüzyılda Kaşkalar’ın yurduydu. Savaşçı bir halk olan Kaşkalar, uzun süre Hititler için önemli bir tehlike oluşturdu. Sık sık hititlere saldıran Kaşkalar, MÖ 13. yüzyılda kendilerini sindirmek isteyen Hitit Kralı IV. Tuthalya’ya boyun eğmeyerek onunla savaştı. Daha sonra Frigler’in eline geçen yöre, MÖ 7. yüzyılda Kimmerler’in ardından Lidyalılar’ın egemenliğine girdi. 6. yüzyılda Pers Topraklarına katıldı. MÖ 3. yüzyılda Anadolu’da Pers egemenliğinin zayıflaması üzerine Ilgaz Dağı yaylalarında Pontos Krallığı kuruldu. Önce Karadeniz Bölgesi’ndeki yöreleri, daha sonra da Anadolu’nun bazı kesimlerini egemenliği altına alan Pontos Krallığı, MÖ 1. yüzyılda Romalılar tarafından yıkıldı. Romalıların bu yörede kurduğu eyaletin merkezi Paflagonya’daki Pompeipolis’ti (bugünkü Taşköprü). 11. yüzyıl sonlarında Selçuklular’ın, Danişmendliler’in daha sonra da Haçlı Seferleri sırasında Bizanslıların yönetimine giren bu yörede, 13. yüzyılda Çobanoğulları Beyliği kuruldu. 14. yüzyıl başlarında Candaroğulları, Çobanoğulları Beyliği’ne son vererek tüm yöreyi ele geçirdiler ve kendi adlarıyla anılan beyliği kurdular. 1392′de Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı Devleti’ne katılan bu topraklar Ankara Savaşı’ndan sonra Timur tarafından yeniden Candaroğulları’na verildi. Kastamonu yöresi 1461′de Fatih Sultan Mehmed tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. Celali Ayaklanmaları’ndan etkilenen yöre, 19. yüzyılın ortalarından sonra Kastamonu vilayetinin sınırları içindeydi.
Kurtuluş Savaşı tarihinde yöre halkının katkı ve çabalarının özel bir yeri vardır. İzmir’in ve daha sonra da İstanbul’un işgal edilmesi üzerine Kastamonu, İnebolu ve yöredeki bazı yerleşmelerde protesto mitingleri düzenlendi. Rumların Pontos Devleti’ni kurma çalışmalarına karşı İnebolu’daki gençler örgütlendi ve Kastamonu’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile Müdafaa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti kuruldu. Bu sırada Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Ankara’ya gitmek isteyenlerin bir bölümü teknelerle İnebolu İskelesine geliyordu. İstanbul ve SSCB’den gelen savaş gereçlerinin Anadolu’ya giriş kapısıda İnebolu iskelesiydi. Bunu farkeden Yunanlılar Karadeniz’deki donanmalarıyla iskeleyi denetlemeye başladı. Bundan sonuç alamayan Yunan savaş gemileri 9 Haziran 1921′de İnebolu’yu bombaladı. Ama Yunanlılar Kurtuluş Savaşının gereksinimi olan insan ve cephanenin Anadolu’ya giriş yeri olan bu iskeledeki etkinliği önleyemediler.